stDzgRJ. “Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.” İsra 32 1-Haram Nedir? Allah ve Rasülünün müminlere yapılmasını kesin bir dille yasakladığı söz ve davranışlardır. Dinen yasaklanmış bu davranışları yapan müminler günahkar olurlar. Haram yollardan sakınan kimseler ise sevaba nail olurlar. Dinde haram kılınmış bir hususun haram olmadığını savunan bir kimse ise kafir olur. Haramlardan sakınan kimselere dinimizce Allah’ın rızası ve cenneti vaat edilmiş, haram işlerle uğraşan ve tövbe etmeden ölen kimselere ise Allah’ın gazab edeceği bildirilmiş ve cehenneme gireceği zikredilmiştir. Zina da dinimiz tarafından haram kılınmış ve en büyük günahlardan birisi olarak zikredilmiştir. 2-Zina Nedir? Zina, evlilik bağı olmaksızın ergen bir erkeğin ergen bir kadınla isteyerek yaptıkları cinsel birleşmeye denir. Zina yapan kimseye “zani” denilir. Zina dinimizin yasakladığı en büyük günahlardan birisidir. Allah-u Teala İsra suresi 32. ayet-i kerimede “Zinaya yaklaşmayınız! Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur” buyurarak zinayı haram kılmış ve müminlerin bu günahtan uzak durmalarını emretmiştir. Zinaya bulaşmak nasıl haramsa ve kişinin ahiretinin helakına sebep oluyorsa, zinadan uzak durmakta bir o kadar sevaptır ve kişinin ahirette kurtuluşuna vesile olmaktadır. Yine bir diğer Ayet-i Kerimede “Fuhşun açığına da, gizlisine de yaklaşmayın!”[1] diye emredilmiştir. Gene başka bir ayette de şöyle emredilmektedir “Müminlere söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar!”[2] 3-Zinanın Çeşitleri Nelerdir? Zina, en büyük günah olmasına karşılık yine de kendi içinde manevi ağırlığına göre beş kısma ayrılır a-Mahremlerle Yapılan Zina Kendisiyle ebediyen evlenemeyecek olan ana, kız kardeş, kayınvalide ve süt anne veya süt teyze gibi mahremlerle yapılan zina, sorumluluğu en ağır olanı yani günahın en büyüğüdür. Hz. MuhammedSAV bir hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır “Mahremiyle zina eden kişi cennete giremez.”[3] b-Savaşa Çıkan Mücahitlerin Kadınlarıyla Yapılan Zina Bu zina türü de ikinci derecede ağırlığa sahiptir Hz. Muhammed SAV bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır “Aman savaşan müminlerin eşlerinden uzak durun. Zira savaşan müminlerin eşleri, savaşa çıkmayıp geride kalmış bulunan mümin erkeklere anneleri gibi Haram dır.”[4] c-Komşu İle Yapılan Zina Üçüncü derecelikli ağırlığı bulunan zina türü de komşularıyla yapılan zinadır. Hz. Mikdad İbn-ü Esved anlatıyor. Allah’ ın ResulüSAV’nün sahabeleri söylüyor “Zina, Allah ın ve peygamberinin haram kıldığı ve kıyamet gününe kadar da haram olarak kalacak olan bir günah fiilidir. Kişinin komşusunun veya ortağının hanımı ile zina etmesi, onun için on kadınla zina etmesinden daha büyük bir günahtır.”[5] d-Evlilerin ve Yaşlıların Yaptıkları Zina Dördüncü derecelikli ağırlığı bulunan zina çeşitidir. Hz. Muhammed SAV bir hadislerinde; “Üç sınıf insan vardır ki Allah kıyamet günün de onları zatına muhatap tutup konuşmaz. Onlara rahmet nazarıyla bakmaz. Onları günahlarından arındırmaz. Onlar için elem verici bir azap da vardır. Bunlar kibirli fakirler, sık sık yalan söyleyen idareciler, evli – yaşlı zinacılardır.”[6] e-Bekarların Yaptığı Zina Bekarların bekarlarla yaptığı zina türüdür. Allah-u Teala “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz değnek vurun. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız bunları Allah’ın dinini uygulama hususunda acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir topluluk da, onların cezasına şahit olsun”[7] diye emrederek, bu zina türünün de Allah katında ne kadar ağır bir suç olduğu vurgulanmıştır. Bir hadis-i şerifte ise Allah’ın RasülüSAV “Allah indinde zinadan büyük günah yoktur”[8] buyurmuş, bir başka Hadiste de “Zinaya devam eden, putperest gibidir”[9] buyurarak, insanların bu aşağılık suçtan kendilerini korumalarını istemiştir. Çünkü Allah-u Teala Furkan suresi 68. ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır “Onlar Allah ile birlikte başka ilaha dua etmezler. Haksız yere, Allah’ın haram kıldığı kimseyi öldürmezler ve zina da etmezler. Kim bunları yaparsa cezaya çarpar. Ona kıyamet gününde kat kat azap verilir ve o azabın içinde alçaltılmış şekilde ebedi bırakılırlar.” Ayet-i kerimeye dikkat edin! Allah-u Teala zina eden kimseleri, kendisine şirk koşan ve suçsuz yere insanları katleden zalim kimselerle bir zikretmiştir. Allah, müminlerin bu sıfatlara sahip olamayacağını belirtmiş ve bu sıfatlara sahip olanları, ahirette ağır bir azabın beklediğini bildirmiştir. 4-Zinanın Uhrevi Zararları Allah-u Teala insanoğlunu yeryüzüne imtihan amacıyla göndermiştir. Bu imtihanı kazanabilmenin yegane yolu ise Allah’a kulluk vazifemizi yerine getirmektir. Kulluk vazifesinin tam olarak yerine getirilmesi ise; O’nun haram kıldığı yollardan sakınıp, helal kılmış olduğu yollara yönelmekle olur ve Allah’ın rızası da bu noktada kazanılmış olunur. Eğer kul haram yollara yönelecek olursa ahirette hüsrana uğrayanlardan olur. İşte zina günahı da, kişinin ahiretinin helakına neden olan günahların başındadır. İnsanoğlu cinsel ihtiyaçlarının giderilmesini arzu etmektedir ve zaten bu ihtiyacı insanoğluna veren de Allah’tır. Dolayısıyla insanların böyle bir ihtiyacının giderilmesini arzu etmektedir. Ve bu nedenle de kullarını evlenmeye sevk etmiştir. Hristiyanlarda olduğu gibi kişinin ahiretini kazanması için bu ihtiyaçtan uzak durması lazımdır gibi bir anlayış İslamiyette yoktur. Tam aksine bunun bir ihtiyaç olduğu bildirilmekte ve bu ihtiyacın giderilmesi istenmektedir. Fakat bu ihtiyacın gayrı meşru yollarla değil, meşru olan yollarla yani nikahlı olan kimseyle giderilmesi emredilmektedir. Arada nikah olmaksızın bir ihtiyaç giderme yoluna gidilecek olursa imtihan kaybedilmiş ve Allah’ın rızasından uzaklaşılmış olunur. Hz. Abdullah bir gün Peygamber EfendimizSAV’e “Allah katında en büyük günah nedir Ya Rasulallah?” diye soruyor. EfendimizSAV de “Allah’a ortak koşmaktır. Daha sonra rızkına ortak olur korkusuyla çocuğunu öldürmendir. Daha sonra ise komşunun karısıyla zina etmendir.”[10] diye buyurmuşlardır. Allah RasülüSAV’in zinayı en büyük günahlardan üçüncü sıraya koyması, zinanın ne kadar tehlikeli bir günah olduğunu bizlere göstermeye kafidir. Gene başka bir hadislerinde Efendimiz SAV şöyle buyurmaktadır “Eğer zinanın uğratacağı azapla ilgili olarak benim bildiğimi sizler de bilseydiniz pek az güler, çok çok ağlardınız.”[11] Başka bir hadiste ise “Rüyamda, heladaki necaset gibi pis kokan kimseler gördüm. Sonradan bunların zina edenler olduğunu öğrendim.”[12] Bir başka hadiste ise PeygamberimizSAV “Ey insanlar! Zinadan sakının. Çünkü zinanın üçü dünyada ve üçü de ahirette görülecek altı sonucu vardır. Yüzün güzelliğini ve nurunu gidermesi, fakirliği doğurması ve ömrü kısaltması dünyada görülecek sonuçlarıdır. Ahiretteki sonuçları ise; Allah’ın öfkesine düçar olmak, ahiretteki sorgu sualinin çetin olması, helal görülmesi halinde daimi cehennem azabına uğratmasıdır.”[13] Taberani’nin rivayet etmiş olduğu başka bir Hadiste ise “Zina edenin yüzü Cehennemde ateşle yanar.” buyrulmaktadır. Diğer bir Hadiste ise “Yedi kat gök ve yer, zina eden ihtiyarlara devamlı lanet eder”[14] buyrulmuş, yine başka bir Hadiste de “Zina edenlerin avretlerinin kokusu, bütün Cehennem halkına eza verir”[15] buyrularak kişinin ahirette uğrayacağı hüsranlardan bahsedilmiştir. 5-Zinanın Toplumsal ve Biyolojik Zararları Zinanın uhrevi zararlarının yanı sıra dünyevi diye tabir edebileceğimiz toplumsal ve biyolojik zararları da mevcuttur. Bunların birçoğunu PeygamberimizSAV bizlere bildirmiş ve modern tıp da bu zararları onaylarcasına zinanın tehlikelerinden bahsetmiştir. Öncelikle bu zararlarla alakalı PeygamberimizSAV’in hadislerinden birkaç tanesini verdikten sonra modern tıbbın bu konudaki uyarılarından bahsedelim. EfendimizSAV zinanın dünyevi zararlarıyla alakalı şu uyarılarda bulunmuştur “Kötü kadınlar çoğalıp, zina toplum içinde yayılırsa, halk, daha önce görülmemiş bulaşıcı hastalıklara maruz kalır.”[16] “Zina fakirliğe yol açar.”[17] “Zina etmeyin, kadınlarınızın cazibesi [güzelliği, çekiciliği, albenisi] ve sevgisi gider, soğukluk başlar karı-kocanın arası açılır.”[18] “Bir yerde, zina ve ribafaiz çoğalırsa, o yerin halkı, belaya maruz kalır.”[19] “Zina eden, aynı şeye maruz kalır.”[20] Bu vb. Hadislerde EfendimizSAV, zinanın sadece ahirette değil dünyada da zararlarının olduğuna değinmiş ve bizleri uzak tutmaya çalışmıştır. Peki toplum bilimciler ve tıp uzmanları bu nokta da neler söylemiştir? Zina belsoğukluğu gibi hastalıklara neden olmaktadır. Hepimizin bildiği gibi bu yüzyılın baş belası olan hastalıklarından birisi de zinadan dolayı ortaya çıkmış AİDS diye bilinen bir hastalıktır. Bu hastalığa yakalananların yüzde onu kan yoluyla, yüzde doksanına yani neredeyse tamamına yakını gayri meşruzina yollarla yakalanmaktadır. Zina aileleri birbirinden ayırmakta, kine, nefrete, namus kavgalarına ve boşanmalara neden olmaktadır. Zina yoluyla dünyaya gelen çocukların çoğu ortada kalmakta, sokaklara atılmakta yahut çocuk sığınma evlerine terk edilerek anne ve baba şefkatinden yoksun bir vaziyette yetişerek toplumsal faciaya neden olmaktadırlar. Ayrıca en önemli noktalardan birisi ise, nikahsız ilişkilerin çoğu, sevgiden yoksun ve sadece karşı taraftaki kimseyi bir et parçası vaziyetinde algılayarak, şehveti ve isteği o anlık geçiştirmeye yönelik ilişkiler olmaktadır. Hollanda’da yaşayan bir kardeşimiz bir semtte, vitrinlerde kadınların kendilerini sergileyerek bir et parçası gibi satıldıklarını anlatmaktadır. Bu gün Türkiye’nin büyük şehirlerin merkezlerinde ve özellikle kalabalığın en yoğun olduğu yerlerde, yerlere atılmış ve üzerinde fahişe ismiyle birlikte numaraların yazılı olduğu kağıtları görmekteyiz. Et tüccarlarının insanların nefsine hitap ederek, toplumu yozlaştırmaya çalışmalarına belediyeler ve emniyet teşkilatları sessiz kalmakta, bu izinsiz yürütülen ticari faaliyetlere göz yummaktadır. İşin en ilginç tarafı ise bu tür kadınlara “fahişe” yerine medya organları tarafından hayatları mahvetmesine rağmen “hayat kadını” tabiri kullanılmaktadır. Bir başka sorun ise, yapılan son araştırmalarda boşanmanın başlıca nedenleri arasında kişinin eşi tarafından aldatılması veya başka birisiyle birlikte yaşamaya başlaması olarak gösterilmiş ve boşanmanın nedenleri arasında bu nedene ait pay yüzde 45 olarak belirlenmiştir. Bu büyük rakam zinanın ne derece tehlikeli bir illet olduğu ve neden devlet tarafından suç sayılması gerektiğini açıklamaktadır. Okumuş olduğum bir gazete sütununda şöyle bir haber yer almaktadır. Ankara’da yaşayan bir adam eve geldiği zaman yatakta karısını başka bir erkekle yakalar ve polise telefon ederek ihbarda bulunur. Polis adama bunun bir suç olamayacağını dolayısıyla müdahale etmelerinin yasal olamayacağını bildirir. Ve aynı adam tekrar polisi arayarak evimde hırsız var ihbarında bulunarak ancak polisi evine getirebilir. Burada görüyoruz ki zina son derece büyük bir suçtur. Polisi aramak yerine insanları katil olmaya götürebilecek kadar büyük bir suçtur. Şunu unutmamak gerekir ki, toplumu aileler oluşturur. Aileleri ise karı, koca ve çocuklar oluşturur. Dolayısıyla ailenin zedelenmesi demek toplumun sekteye uğraması ve yozlaşmanın başlaması demektir. İslam dini aileyi zedeleyen her türlü suçtan insanları menetmiştir. Sadece zinadan değil yalan ve iftira gibi durumlardan da menetmiş ve bunları yasaklayarak büyük günahlardan saymıştır. Zina ahlakı yok etmektedir. Zina, toplumda dargınlık, kırgınlık ve cinayetlere neden olmaktadır. Ayrıca zinanın bir diğer toplumsal zararı ise soyların karışmasına neden olmasıdır. Burada bahsettiklerimizden sadece zina suçunun bu neticeleri doğurduğu anlaşılmasın. Elbette ki toplumu yozlaştıran tek neden zina değildir. Bizim burada bahsetmiş olduklarımız zinanın doğurduğu ve doğurabileceği neticelerdir. 6-Zinadan Korunmanın Yolları ve Ahiretteki Mükafatları Buraya kadar zinanın neden olduğu zararlardan bahsettik. Peki bu zararlardan korunmak için neler yapmalıyız? Zinadan korunmanın ahiretteki getirileri nelerdir? Zinadan korunabilmenin en kestirme yolunu Allah-u Teala “Zinaya yaklaşmayın!” buyurarak bizlere göstermektedir. Dikkat edin! Zina yapmayın demiyor. Zinaya yaklaşmayın yani sizi zinaya götürecek yolları tıkayın buyuruyor. Dolayısıyla bir kişinin kendisini zinadan koruyabilmesi için ilk önce o yola götürecek nedenleri terk etmesi gerekmektedir. PeygamberimizSAV bir hadisi şeriflerinde; “Evlenen dininin yarısını korumuştur”[21] buyurarak zinadan korunmanın yegane yolunu söylemiştir. Eğer o kimsenin evlenecek gücü yoksa oruç tutmasını PeygamberimizSAV tavsiye etmiştir. Zinadan korunmak için şu hususlara dikkat etmek gerekir a-Göz PeygamberimizSAV bir hadis-i şeriflerinde haram olan kadına bir kere bakmanın kişinin kendisine ait olduğunu ve ikinci kez dönüp bakmanın ise günah olduğunu buyurmuştur.[22] Bu hadisten de anlaşılacağı üzere zinaya teşvik ilk önce gözlerden başlamaktadır. Çünkü göz, gördüğü şeyleri beyne iletir ve beyin bu noktada insanlara zinaya teşvik hususunda telkinlerde bulunmaya başlar. Çünkü nefis daima kötülüğü emretmektedir. Kişi gözüne hakim olduğu müddetçe zinaya götüren yollardan uzak olur. Bir Hadis-i Şerifte “Azab-ı İlahiden korkarak, başını yabancı kadından çevirene, Allah-u Teala ibadetin tadını duyurur”[23] buyrularak gözümüze hakim olmamız istenmiştir. Rivayet edilir ki büyük imamlardan birisinin ezberi çok güçlü idi. Hatta o kadar güçlüydü ki bir kitabı okurken tek sefer okumayla ezberine alabilirdi. Bir gün bir sayfa okurken ezberine ancak üçüncü okuyuşta kaydedebilmiş ve nedenini sorgulamaya başlamıştı. Sonunda o gün içerisinde yolda yürürken gözünün bir kadının topuklarına iliştiği aklına geldi. Hemen ardından tövbe ederek eski hafızasına yeniden kavuştu. Bu hadise gerçekte yaşanmış olsun yada olmasın bizim bildiğimiz bir husus var ki gözün harama bakması insanı son derece etkilemekte ve neredeyse bütün zinaya götüren etkenleri göz oluşturmaktadır. Gözün değmesi neticesinde kişinin o görüntüyü beyne kaydetmesi ve beynin sürekli o görüntüyle meşgul olması söz konusudur. Dolayısıyla zinaya götüren en önemli hususlardan birisi hatta ilki göz organıdır. Burada şu noktaya da değinmekte fayda görüyorum. Halk arasında güzele bakmak sevaptır gibi saçma sapan bir tabir vardır. Kişi en azından empati yoluyla bu tabirin ne kadar yanlış olduğunu kavrayabilir. Kişi; annesini, kız kardeşini, karısını yahut kızını dışarıdaki gözlerden daima sakınır ve kıskanır. Eğer güzele bakmak sevaptır deyimini onaylıyorsak, bütün erkeklerin sevaba girmesi için çaba sarfetmek en mantıklı olan iştir. Fakat kimse bu durumu kabullenmez ve kabullenmediği gibi başkalarının annesi, kızı, kız kardeşi ya da karısı için utanmaz bir üslupla “güzele bakmak sevaptır” tabirini kullanma cüretini gösterir. Gözün harama bakması hususunda ise kainatın EfendisiSAV şöyle buyurmuştur “Kadına, şehvetle bakanın, gözlerine erimiş kurşun dökülüp, cehenneme atılır.”[24] Bir başka Hadiste ise “Harama bakmayan gözler, Cehennem ateşi görmez”[25] buyrulmuştur. b-Flört Zinaya götüren başka bir etken ise şüphesiz ki günümüzde yaygın olan flört anlayışıdır. Hatta bu anlayış öyle uç boyutlara uzanmıştır ki flörtü olmayan kimseler çevresindeki arkadaşları tarafından alay konusu yapılmaktadır. Özellikle günümüzde flört yaşı ne yazık ki 10-12 yaşlarına kadar düşmüştür. Flört eden kimseler zinaya bütün kapıları açmış durumdadır. Zannedilmesin ki her flört yapan cinsi zinaya bulaşıyor diyoruz. Bizim söylemeye çalıştığımız, flörtün zinaya götüren bir araç olduğudur. Ayrıca RasülullahSAV zinanın sadece cinsi münasebetle değil, başka uzuvlarla da gerçekleşebileceğini Buhari de geçen şu hadislerinde belirtmişlerdir “Gözlerin zinası harama bakmak, kulakların zinası müstehcen söz dinlemek, dilin zinası fuhuş konuşmak, ellerin zinası namahremi tutmak, ayakların zinası günah olan yerlere gitmektir.” Dolayısıyla flört denilen durumda bu çeşit zinaların işlenmesine imkan verildiği gibi biraz daha ileri boyutlara yani cinsi münasebetten doğan zinaya kadar gidilmektedir. Zinadan kendisini korumak isteyen birisi özellikle bu flört meselesine dikkat etmelidir. Gene RasülüllahSAV bir Hadis-i Şeriflerinde de “Kişinin başına demir bir şişin saplanması, yabancı kadına dokunmasından daha hafif kalır”[26] buyurarak flörtün önünü tamamen tıkamıştır. Ayrıca Taberani’de geçen şu hadis-i Şerif ise ne kadar manidardır ve günümüz neslinin flört neticesinde içine düştüğü durumun ne kadar tehlikeli olduğunu bize özetlemektedir “Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allah-u Teala’ya yemin ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer. Bir kimsenin çamurlu bir domuzla sıkışmış durumda olması, o kimse için kendine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hafif kalır.” Flört meselesine, ayet ve hadislerin dışında mantığımızla yaklaştığımız zaman dahi, flörtün ne kadar yanlış ve tehlikeli bir durum olduğunu kavramakta gecikmeyiz. Flört, evleneceğimiz kişiye yapılmış en büyük ihanettir. Hiçbir kimse evleneceği erkek veya bayanın daha önce başka bir kimseyle, masa başında oturup el ele tutuşmasını, birbirlerinin gözlerine bakarak sevgi sözcüklerini söylemesini istemez ve kabul edemez, hatta ve hatta bırakın böyle bir durumun yaşanmış olmasını, evleneceğimiz kişinin aklından dahi başka birisinin geçmesini arzu etmeyiz. Dolayısıyla evleneceğimiz kimsenin bu tür, Allah’ın hoşuna gitmeyen şeyleri yaşamış olmasını istemiyorsak öncelikle kendimiz flört denilen illetten sakınmalıyız. Çünkü EfendimizSAV istisnalar olmakla birlikte kişinin dengi kimseyle evleneceğini haber vermiştir. Burada yaşanmış şu olaya da dikkat edelim ve kendimize bu genci örnek edinelim. Osmanlı devleti zamanında bir savaşta esir düşen Osmanlı erleriyle ilgilenen kraliyet ailesinden bir bayan, bir Osmanlı gencine göz koyar. Genç çok yakışıklıdır ve kadının tekliflerine direnmektedir. Daha sonra kadının ısrarları ve mal-mülk teklifleri karşısında benim nişanlımyamuklum var diyerek, teklifi kabul etmeyi bırakın gözünü dahi değdirmeden teklifleri reddetmektedir. İşte Müslüman bir kişilik bu Osmanlı gencinin iman ve dirayetine sahip olmalıdır. Gözünü ve gönlünü haramlardan sakınmalıdır. Bir kimse henüz nişanlı değilse bile ileride sadece ve sadece helalinin gözüne gözünün değmesi, elinin de yalnızca helalinin eline değmesi için flörtten kaçınmalıdır. İşte zinaya götüren yollardan flörtün önüne geçecek olursak, zina tehlikesinden bir nebze kendimizi korumuş olur ve Allah’ın izniyle şeytanın kolunu kanadını kırmış oluruz. c-Müstehcen neşriyat, TV ve internet sitelerinden uzak durmak Birinci maddede de belirttiğimiz gibi zinaya götüren en önemli unsur gözdür. TV, internet, gazete ve dergiler kişilerin gözüne hitap etmektedir. Çağımızda bir çikolata reklamında dahi insanı baştan çıkarmaya çalışırcasına yarı giyinmiş çıplak mankenler oynatılmaktadır. Birçok dizi ve filmler kızlarımızı dekolteye özendirmekte ve erkekleri baştan çıkarmayı amaç edinmektedir. Dolayısıyla günümüzde bu tür yayınları takip etmeyi bırakın tam aksine boykot etmeli ve çevremizdeki kimseleri uyarmalıyız. Bu noktada chat odalarına da dikkat etmeliyiz. Çevresindeki insanları sakındıran kimseler dahi chat odalarında ve facebook gibi sanal ortamlarda bir bayanın erkekle ya da bir erkeğin bayanla yaptığı muhabbetleri hoş görmekte ve mübah saymaktadırlar. Artık anlaşılmıştır ki yazışma aracılığıyla birçok yuva yıkılmakta ve gençler zinanın eşiğine gelmektedir. Zinaya götüren baş etkenlerden birisi de bu yayınlar ve internet belasıdır. d-Kadın-Erkek bir arada bulunmak Belki bu madde yukarıdaki üç maddeye oranla daha hafif bir nedenmiş gibi gözüküyor olabilir. Çünkü günümüzde dindar kimseler dahi kadınla erkeğin bir arada çalışması ya da okumasını normal karşılamaktadır. Halbuki İsveçli bilim adamlarının bir araştırmasına göre namahrem olan bir kadınla erkeğin bir araya gelmelerini incelemişler ve salgıladıkları hormonların tamamen değiştiğini keşfetmişlerdir. Dolayısıyla bu noktada da hassas olunmalı ve elimizden geldiği kadar erkeğin bayanla, bayanın da erkekle bir arada bulunmamasına dikkat edilmelidir. Burada şu hususa da dikkat çekmekte fayda var. Günümüzde özellikle nişanlı olan çiftler bir araya gelmeyi çok normal görmektedir. Ve nefisleri de zaten bunu arzu etmektedir. Şunu unutmayalım ki arada yüzük dahi olsa nikah olmadığı müddetçe yanında mahremlerinden birisi bulunmaksızın bir araya gelmeleri caiz değildir. Çünkü bu durum birbirlerine sevgi besleyen iki kişinin zinaya düşme olasılığını kuvvetlendirmektedir. Bu sebepten dolayıdır ki dinimiz bunu yasaklamıştır. Yukarıda zikrettiğimiz Hadis-i Şerifte EfendimizSAV “Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allah-u Teala’ya yemin ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer. Bir kimsenin çamurlu bir domuzla sıkışmış durumda olması, o kimse için kendine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hafif kalır” buyurarak nişanlı olup olmama ayrımı yapmaksızın bir bayanla erkeğin yalnız kalmalarını yasaklamıştır. e-Tesettüre Riayetsizlik Günümüzün en büyük sorunlarından birisi de kuşkusuz ki tesettürün ihmal edilmesidir. Birçok hanım kardeşimiz tesettürün gerekli olmadığını düşünmekte ve tesettüre girmekten kendilerini uzak tutmaktadırlar. Aynı şekilde tesettüre büründüğünü iddia eden birçok kimse ise ya nefsi arzularından dolayı tesettür emrini tam manasıyla uygulamamakta ya da tesettürün ne mana ifade ettiğini bilmemektedir. Peki tesettür nedir? Tesettür; örtünmek, gizlenmek, bir şeyin içinde veya arkasında gizlenmek demektir. “Setera” kökünden türemiş Arapça bir kelimedir. Dini bir terim olarak ise tesettür; kadının şer’an örtülmesi gereken el ve yüz haricinde kalan uzuvlarını, belli etmeyecek derecede bol bir vaziyette örtmesi demektir. Örtünmenin amacı başkasının bakışlarından korunmak ve ırzı meşru olmayan cinsel isteklerden sakınmaktır. Erkeklerin gözlerini sakınması, kadınların iffetini korumak içindir. Yani tesettür sadece kadınlara değil, erkeklere de farzdır. Ayette şöyle buyrulur “Mümin erkeklere söyle Gözlerini sakınsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu kendileri için daha temizdir.”[27] Kadınların örtünmesi konusunda da şöyle buyrulur “Mümin kadınlara da söyle Gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. el, yüz ve ayaklar hariç Zinet yerlerini açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üstüne koysunlargöğüslerini tamamen kapatacak ve belli etmeyecek şekilde örtülerini üzerlerinden sarkıtsınlar. Zinet yerlerini kendi kocalarından, babalarından, kocalarının babalarından, oğullarından, kocalarının oğullarından, kendi erkek kardeşlerinden, kendi kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, kendi kadınlarından, kölelerinden, erkeklik duygusu kalmayan hizmetçilerden veya henüz kadınların gizli yerlerine muttali olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizleyecekleri zinetleri bilinsin diye topuklarını da vurmasınlar. Ey müminler! Hepiniz Allah’a tövbe edin. Böylece korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail olasınız.”[28] Ayrıca Ahzab suresi 59. Ayet-i Kerimede ise “Ey o Peygamber! Zevcelerine ve kızlarına ve müminlerin kadınlarına hep söyle cilbablarından üzerlerini sıkı örtsünler, bu onların tanınmalarına, tanınıp da eza edilmemelerine en elverişli olandır, bununla beraber Allah bir gafûr rahîm bulunuyor” buyrulmaktadır. Tesettürün farz olduğu kimilerinin iddia ettiği gibi şüpheli değil, bilakis apaçık ortadadır. Yukarıdaki ayet indiği zaman Hz. Aişe ve diğer mümin kadınlar hemen örtülerine bürünmüşlerdir. Bu ayetler tesettürün farz olduğunun delilidir. Ayetler dışında Hadis-i Şeriflerde de tesettürün farz olduğunu ve mümin hanımın nişanı olduğunu anlamaktayız. Özellikle örtü noktasında kadınlarımız kendilerine dikkat etsinler ki, çevrelerindeki hain bakışlardan kendilerini koruyabilsinler. Tesettür noktasındaki en önemli husus şüphesiz ki tesettürün manasının yanlış anlaşılması ya da hanımların nefislerine yenilerek bu emre tam riayet etmemeleridir. Tesettür, manasını verdiğimiz gibi gizlemek, örtmek demektir. Dolayısıyla bir hanım, kadınsı özelliklerini örttüğü müddetçe tesettüre riayet etmiş olur. Başında örtü olmasına rağmen, yüzünde makyaj, dar elbiseler, insanların dikkatini üzerine çeken yürüyüşler, çevredekilerin bakışlarına rağmen kahkahalarla gülmek ve topuk sesleri… Bütün bunlar günümüzde gitgide yaygınlaşmakta ve tesettür, sadece başı bir bez parçasıyla örtmek olarak algılanmaktadar. Tesettürü bu dar manaya hapsetmek, tesettüre yapılabilecek en büyük hakarettir. Hayır! Tesettür sadece saç tellerini gizlemek değildir. Tesettür; bir kadının, dış dünyadaki erkeklerin ilgisini ve bakışlarını üzerine çekmeyecek şekilde örtünmesi ve o şekilde davranışlarını ayarlaması demektir. EfendimizSAV kızlarımızın başlarındaki örtülerine rağmen sokaklarda makyajlı bir vaziyette yürüdüklerini, vücut hatlarını ortaya koyan dar elbiseler giydiklerini, yürüyüşlerdeki ben buradayım edasını, topuklardaki uzunlukları, başlarını deve högücü şeklinde bağlamalarını, cafe türü yerlerde ve okul bahçelerinde kendilerine haram olan bir erkek arkadaşıyla girdiği diyalogları, onlarla yapmış olduğu arkadaşlıkları ve en önemlisi bütün bunlara rağmen başına bir bez parçası geçirdiği için ben tesettüre büründüm iddiasında bulunan kızlarımızı görse ve bunları işitse acaba tavrı ne olurdu? Bu sorunun cevabını merak ediyorsak şu hadiseye dikkat edelim. Bir gün Abdullah İbni Ümmü Mektum Peygamberimiz’in huzuruna gelir. O sırada Rasüllah’ın yanında Hz. Meymune ve Ümmü Seleme validelerimiz vardır. EfendimizSAV hanımlarına perdenin arkasına geçmelerini emreder. Hanımları “Ey Allah’ın Rasülü! Abdullah amâgözü görmeyen bir kimsedir. Burada durmamızın ne sakıncası var ki?” diye sorarlar. EfendimizSAV de “o sizi görmüyorsa, siz onu görüyorsunuz” buyurarak tesettüre riayet etmenin ne derece önemli olduğunu vurgulamıştır. EfendimizSAV’in vefatından sonra sahabiler Hz. Aişe’ye hadis almak için geliyorlardı. Fakat Hz. Aişe validemiz müminlerin annesi ve PeygamberimizSAV’den sonra hiç kimseye nikahı düşmeyecek olmasına rağmen hadisleri perde arkasından rivayet ettiği bizlere bildirilmiştir.[29] Durum bu kadar vahimken mümin bir kadının tesettürün ehemmiyetine ve sınırlarına dikkat etmesi gerekir. Burada kadınlarımızın dikkat etmesi gereken bir husus daha vardır ki o da topuklarını yere vurarak yürümeleridir. Nur suresi 31. ayette Allah-u Teala kadınların topuklarını yere vurarak yürümelerini yasaklamıştır. Çünkü bir kadının topuklarını yere vurması, ben buradayım ifadesinden başka bir şey değildir. Bu yüzden bir bayanın topuklu ayakkabı giymesi ayete muhalefet etmek demektir. Tekrar altını çizerek söylemek gerekirse, yukarıda da ifade ettiğimiz gibi tesettür sadece kadınlara farz kılınmamıştır. Aynı zamanda erkekler de tesettüre bürünmek zorundadır. Hz. Ali’nin ifadesiyle erkeğin en önemli tesettür organı avret mahallinden sonra gözüdür. Erkeklerimiz de gözlerini haramlardan korusunlar ki zinanın kapıları kapanmış olsun. f-Tokalaşmak Hz. Aişe validemiz, Buhari ve Müslimde geçen hadiste şöyle söylemektedir “Peygamber efendimiz, kendisine helal olan kadınlardan başka, hiçbir kadınla tokalaşmadı.” Biz biliyoruz ki EfendimizSAV, kadınlardan biat alırken dahi kadınlara elini uzatmamış ve sözlü olarak biat almıştır.[30] Daha önce iki sefer zikrettiğimiz Hadis-i Şerifi önemine binaen burada tekrar zikretmekte fayda görüyoruz. EfendimizSAV “Kadınlarla bir arada yalnız kalmaktan sakının. Allah-u Teala’ya yemin ederim ki, bir kişi bir kadınla yalnız kalınca, aralarına şeytan girer. Bir kimsenin çamurlu bir domuzla sıkışmış durumda olması, o kimse için kendine helal olmayan bir kadına dokunmasından daha hafif kalır.” Buyurmuşlardır. Bu sebepten dolayı asla bir hanımın elini sıkmayı mübah göremeyeceğimiz gibi, bundan da son derece sakınmamız gerekmektedir. Yukarıda saydığımız bu altı madde zinaya götüren ana nedenlerdir. Belki bu maddelere birçok madde daha eklenebilir fakat bunlar dikkat edilmesi gereken en önemli unsurlardır. Ve kişiler özellikle bu hususlardan kendilerini korumak için elinden gelen gayreti göstermeli ki, zinadan kendisini koruyabilsin. Kendisini zinadan koruyan bir müminin ahiretteki mükafatlarına ve derecelerine gelince; EfendimizSAV şöyle buyurmuşlardır “Gençliğini zinadan koruyan mümin Cennete girer.”[31] PeygambermizSAV bir başka hadislerinde ahirette arşın gölgesinde gölgelenecek 7 sınıf müslümandan bahsederken bir sınıfın da “kendisine zina teklif edildiği halde Allah korkusuyla bunu reddeden mümin” kimsenin olduğunu söylemiştir.[32] Düşünün ki güneş bir mızrak boyu yaklaştırıldığı, amel defterinin kapatıldığı, kişilerin günahlarına göre telaşlı olduğu bir anda Allah’ın arşının altında gölgelendireceği 7 zümreden birisi de, zina teklifini “Ben Allah’tan korkarım” diyerek reddeden zümredir. RasülüllahSAV bir hadislerinde ise “Bir kadın, beş vakit namazını kılar, namusunu korur, kocası ile iyi geçinirse, dilediği kapıdan Cennete girer”[33] buyurarak namusunu koruma yani zinadan kaçınma hususuna da vurgu yaparak, cennetin dilediği kapısından girebileceğini müjdelemiştir. Başka bir hadiste ise “Namusunuzu koruyun, zina etmeyin! Namusunu koruyana Cennet vardır”[34] müjdesi verilmiştir. Rivayet olunur ki Süleyman Yesar isminde bir abid, Medine’den hacca gitmek üzere yola çıktı. Beraberinde bir arkadaşı vardı. Mekke ile Medine arasında bulunan Ebva veya Iva denilen yerde konakladılar. Süleyman’ın arkadaşı kalkıp yemek sofrasını aldı, bir şeyler satın almak için pazara gitti. Süleyman ise çadırda oturdu. Süleyman, erkek güzeli ve çok muttaki bir kimseydi. Dağın başından bedevi bir kadın Süleyman’ı gördü. Dağdan inip çadırının yanına geldi. Çadırın önünde durdu. Yüzü peçeli, elleri eldivenli idi. Yüzünden peçeyi kaldırdı. Sanki ay parçasıydı. Süleyman’a “Beni rahata kavuştur!” dedi. Süleyman, kadının yemek istediğini zannetti. Sofralarından arta kalan yemeklere doğru gidip kadına vermek istedi. Kadın “Hayır! Ben bunu istemiyorum. Ben erkeğin karısıyla yaptığı şeyi istiyorum!” dedi. Süleyman, kadına “Seni İblis süsleyip bana göndermiştir” dedi. Sonra başını dizlerinin arasına eğerek hüngür hüngür ağladı. O, bu şekilde ağlayınca kadın peçesini kapattı ve dönüp gitti. Süleyman’ın arkadaşı pazardan geldi. Süleyman’ın ağlamaktan gözlerinin şiştiğini ve sesinin kısıldığını gördü ve “Seni ağlatan nedir?” diye sordu. Süleyman “Hiçbir şey… Küçük kızımı hatırladım da…” dedi. Arkadaşı “Hayır! Yemin ederim ki öyle değildir. Senin başından bir hadise geçmiş. Çünkü sen kızından üç gün önce ayrıldın” dedi. Böylece, Süleyman’dan hadiseyi öğreninceye kadar ısrar etti. Bu sefer arkadaşı sofrayı yere bırakıp şiddetli bir şekilde ağlamaya başladı. Süleyman, arkadaşına “Peki! Sen niçin ağlıyorsun?” dedi. Arkadaşı “Ben ağlamaya daha müstehakım. Çünkü ben senin yerinde olsaydım, o kadına karşı belki de sabretmezdim” dedi. Bu sefer ikisi beraber ağlamaya devam ettiler. Süleyman Mekke’ye uğradığı zaman Safa ile Merve arasında say etti. Kabe’ye ziyarette bulundu. Sonra Hicr-i İsmail’e gelerek elbisesi ile örtündü. Bu arada uykusu gelerek uyudu. Rüyasında parlak yüzlü, güzel işaretli ve güzel bir zat gördü. Süleyman ona şöyle sordu “Sen kimsin? Yoksa sen Sıddık olan Yusuf musun?” rüyadaki zat ise “Evet! Ben Yusuf um!” dedi. Süleyman devamla “Seninle Aziz’in hanımı arasında geçen olay çok müthiş!” dedi. Yusuf da cevaben “Senin Ehva’daki kadınla olan durumun daha müthiş!” dedi.[35] Bu hadise de bize gösteriyor ki zinadan kendisini koruyan bir mümine Hz. Yusuf gıpta ile bakıyor ve o kişiye kardeş oluyor. Çünkü Kuran’da dahi Hz. Yusuf’un Aziz’in karısı ile olan durumu zikredilmiş ve Yusuf iffetini koruduğundan bahsedilmiştir. Kısacası, kendisini zinadan koruyan bir mümin her şeyden önemlisi Allah’ın rızasına nail olmuş ve ebedi cenneti garantilemiş olur. Çünkü kişinin kendisini zinadan koruması Allah katında büyük bir hadisedir. Hele ki her türlü fuhşiyatın serbest olduğu böyle bir zamanda kişi kendisini zinadan koruyor, gözlerini haramdan alıkoyuyor ve bu noktada nefsiyle mücadele ediyorsa büyük bir cihat yapıyor demektir. Ve zamanın en büyük mücahitidir, mücahitlerin yeri de ahirette cennettir. 7-Zina Günahından Nasıl Temizlenirim? Zinanın büyük bir günah olduğunu öğrendikten sonra bu tür günaha düşmüşsek; sıra “bu günahtan nasıl temizleneriz?” sorusunun cevabını öğrenmeye geldi. Daha önce insanların bu dünyaya başı boş bırakılmaları için gönderilmeyip imtihan için gönderildiklerine değinmiştik. İmtihanın gayesi kişinin ahiretteki yerini belirlemesi veAllah’ın rızasına nail olmaktır. Allah-u Teala “Ben insanları ve cinleri ancak bana kulluk etsinler”[36] diye yarattım buyurarak, bizlerin hangi amaçla yaratıldığının cevabını vermektedir. Dolayısıyla Allah’a hakkıyla kulluk yapabilmek için onun hudutlarını muhafaza etmemiz gerekmektedir. Fakat Allah, insanoğlunu günah işlememek üzere değil, günah işlemeye meyilli yaratmıştır. EfendimizSAV “Eğer sizler günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder ve günah işleyen bir kavim yaratır”[37] buyurmaktadır. Bunun neticesidir ki Allah-u Teala bizlere daima tevbe kapısını açık tutmuştur. Ve bu tevbe kapısı, son nefesimize kadar açık kalacaktır. Eğer şeytana yada nefsimize uyduğumuz için veya cehaletimizden dolayı böyle bir günaha düşmüş isek ilk yapmamız gereken şey Allah’a el açıp, bir daha o günaha dönmemek üzere tevbe etmektir. Çünkü Allah RasülüSAV “TEVBE EDEN KİMSE HİÇ GÜNAH İŞLEMEMİŞ KİMSE GİBİDİR”[38] buyurmuştur. Musa bir gün bir adamla muhabbet ederken adam Musa “Ey Musa! Merak ediyorum bu dünyanın en günahkar kulu kim? Allah’a sorsan da bize bildirse” diye ricada bulundu. Musa Allah’a dua etti ve Allah vahiyle “Az sonra önünüzden bir çocuğun elinden tutan bir baba geçecek. İşte o kul bana en asi ve en günahkar kuldur” buyurdu. Ve az sonra gerçekten öyle birisi geçti. Ertesi gün aynı adam Musa “Ey Musa! Çok merak ediyorum. Acaba Allah’a en sevimli kul kim? Allah’a sorsan da bize gösterse” diye ricada bulundu. Ve Musa tekrar Allah’a dua etti ve Allah-u Teala “Biraz sonra yanınızdan bir adam geçecek. İşte o adam bana en sevimli ve en günahsız kuldur” buyurdu. Ve Musa ile adam bir baktılar ki dün en günahkar olan adam geçiyor. Şaşkınlıkla Allah’tan bunun hikmetini sordular. Allah-u Teala cevaben şöyle vahyetti “Dün o kul, çocuğuyla birlikte deniz kenarına gitti. Çocuğu babasına sordu “Babacığım, bu denizden daha büyük ne var?” Adam cevap verdi “okyanus var oğlum.” Çocuk tekrar sordu “Baba okyanustan büyük ne var?” adam cevaben “Dünya var oğlum… Dünyadan da daha büyük olan kainat var oğlum” dedi. Daha sonra çocuk devamla “Kainattan daha büyük bir şey var mı baba” diye sordu. Adam “Var oğlum, babanın günahları var” dedi. Sonra çocuk tekrar sordu “Babacığım senin günahlarından daha büyük bir şey var mı?” diye. Adam cevap olarak “Var oğlum… Allah’ın rahmeti benim günahlarımdan daha büyüktür” dedi ve o sırada bütün günahlarını bağışladım” diye vahyetti.[39] Allah’ın affedemeyeceği hiçbir günah yoktur. Yeterki o günaha tekrar dönmemek üzere tevbe edelim. Günahımızın farkına varalım ve diğer ibadetlerimizle Allah’a bu günahımızı affettirelim. Çünkü Allah her şeye besmele ile başlamamızı emretmiştir. Bemelede ise “Rahman” ve “Rahim” sıfatları vardır. Bu sıfatlar ise Allah’ın merhametine delalet eder. Çokça bağışlamasına delalet eder. Alah-u Teala bizlerden sadece işlediğimiz günahlardan tevbe etmemizi beklemektedir. 8-Birkaç Kıssadan Hisse Zina günahı ile imtihan olmuş kimselerin hayat hikayelerinden birkaç tanesinden bahsetmek istiyorum. Çünkü geçmiş nesillerin ahlaki oluşumlarında kıssadan hisselerin büyük bir payı vardır. Ve bu kıssalardan çıkarılacak olan hisseler hayatımıza büyük ölçüde yön verecektir. İşte bu kıssalardan bazıları Ebubekir b. Abdullah Müzeni’nin rivayet etmiş olduğu bir hadise şöyle cereyan etmiştir “Bir kasap, komşularından birinin kızına tutuldu. Kızın ailesi, ihtiyaç dolayısıyla kızı başka bir köye gönderdi. Kasap arkasından giderek yolda kızla cinsi ilişkide bulunmak istedi. Kız, kasaba “Bunu yapma! Çünkü ben, senin bana aşık olmandan daha çok sana aşığım. Fakat buna rağmen Allah’tan korkuyorum” dedi. Kasap “Sen Allah’tan korkuyorsun da ben mi korkmuyorum?” diyerek geri döndü. Yolda gelirken ölüm derecesinde susadı. O arada bir peygamberin elçisine rastladı. Elçi kendisine “Neden böyle oldun?” diye sordu. Kasap “Susuzluk beni bu hale koydu” dedi. Elçi, “Gel Allah’a dua edelim de köye varıncaya kadar bize bir bulutla gölgelik yapsın!” dedi. Kasap “Benim salih bir amelim yok ki Allah’a dua edeyim! Bu bakımdan sen dua et!” dedi. Elçi, “Ben dua edeyim, sen de amin de” dedi. Bunun üzerine elçi dua etti, kasap da amin dedi ve böylece köye varıncaya kadar bir bulut kendilerini gölgelendirdi. Köye vardıkları zaman, kasap yerine giderken bulut onunla beraber kaydı. Elçi “Hani sen benim salih bir amelim yok diyordun? Dua eden ben, amin diyen sendin. Dolayısıyla bulut bizi gölgelendirdi. Şimdi seninle gelmektedir. Mutlaka bana durumunu haber vereceksin” dedi. Bunun üzerine kasap başından geçeni elçiye anlattı. Elçi “Tevbe eden bir kimse, Allah nezdinde öyle bir mertebededir ki hiç kimse oraya varamaz” dedi”[40]. EfendimizSAV’in bir hadis-i şerifinde şöyle bir olaydan bahsedilir Sahabilerden bir genç EfendimizSAV’e gelerek “Ya Rasulallah! Zina etmem için bana izin ver, artık tahammülüm kalmadı” dedi. Orada bulunanlar, gencin bu fena isteğinden dolayı, hiddete geldiler. Bazıları onu şiddetle azarlarken, kalkıp ağzını kapatmak için üzerine hücum edenler oldu. Ancak, Peygamber EfendimizSAV bunların hiçbirine izin vermediği gibi, susup genci dinledi. Sonra yanına çağırdı ve onu dizlerinin dibine oturtup şöyle sordu “Böyle bir şeyin senin annenle yapılmasını ister miydin?” Genç “Hayır Ya Rasulallah! elbette istemezdim.” dedi. PeygamberimizSAV “Hiçbir insan, annesine böyle bir şey yapılmasını istemez” buyurdu ve şöyle devam etti hadise “Peki senin bir kızın olsaydı, ona böyle bir şey yapılmasını ister miydin?” diye sordu. Genç adam bu soruya da “Canım sana feda Ey Allah’ın Rasulü, istemezdim.” diye cevap verdi. PeygamberimizSAV “Hiçbir insan, kızına böyle bir şeyin yapılmasını istemez” buyurdu. Ardından da “Halanla veyahut teyzenle böyle bir şey yapılmasını ister miydin?” dedi. Genç “Hayır Ya Rasulallah!” dedi. “Bir başkasının kız kardeşinle zina etmesini ister miydin?” dedi Rasulullah. “Hayır! hayır, istemezdim!” diye cevap verdi genç. Ve PeygamberimizSAV sözlerini şöyle bitirdi “Hiç kimse, halasıyla, teyzesiyle, kız kardeşiyle zina edilmesini istemez.” Sonra da, o gence dua buyurdu “Allah’ım bunun günahını bağışla, kalbini temizle ve namusunu koru.” Bazı raviler o gencin, Cüleybib olduğunu söylerler. Kendisi, nefsine hakim olmakta zorlanan bir genç olarak tanınırdı ve ashab arasında kötü bir şöhreti vardı. Ancak, Resulullah ile aralarında geçen bu olaydan sonra, tertemiz birisi oldu. Daha önceleri kimse ona kız vermek istemezken, PeygamberimizSAV’in aracılığı ile evlendirildi. Evlendikten az bir zaman sonra da, ilk katıldığı harpte şehit oldu. Söz konusu harbin sonunda PeygamberimizSAV ashabına sordu “Hiç eksiğiniz var mı?” “Hayır Ya Rasulallah, hepimiz tamamız!” dediler. “Ama benim bir eksiğim var” buyurdu PeygamberimizSAV ve Cüleybib’in başucuna giderek “Cüleybib benden, ben de Cüleybib’denim” buyurdu.[41] Bir başka kıssada ise şu şekilde bahsedilir Hz. Ömer devrinde bir genç vardı. Bu genç mescidden hiç ayrılmazdı. Sanki o bir mescid kuşuydu. İbadetine dikkatli, nafileleriyle de Allah’a yaklaşanlardan olduğu her halinden belliydi. Bir ara, Hz. Ömer bu genci mescitte göremez oldu. Zaten, cemaatin bazı mezheplere göre farz, bazılarına göre namazdan bir rükün ve en azından sünnet-i müekkede olmasının ve bir imam arkasında namaz kılmanın hikmetlerinden biri de bu değil mi? İmam arkasına dönüp cemaatini süzecek ve gelmeyen varsa onu soracak… hele bu imam Hz. Ömer cemaat de ashap olursa… Hz. Ömer, cemaat ne kadar kalabalık olursa olsun cemaatini çok iyi tanır ve adeta her gün onları kontrol ederdi. İşte bu genci görmeyince de böyle sormuştu “Acaba falanca gence ne oldu? Bir-iki gündür mescitte göremiyorum.” Cemaat önce cevap vermek istememiş ve herkes gözlerini yere çevirmişti Ömer’le göz göze gelmemek için. Hz. Ömer cemaatteki bu garipliği görünce sorusunu tekrar eder ve içlerinden biri cevap verir “Ey Müminlerin Emiri! Onu, uygunsuz bir yere giden yolda ölü olarak bulduk. Seni üzmemek için hemen namazını kılıp gömdük.” Hz. Ömer işi anlar. Sanki Ömer’in gözünden perde kalkmış ve genci asıl mahiyetiyle görmüş gibidir. Hadisenin aslı şudur Bu genç mescide gelip giderken, evi o yolun üzerinde olan bir kadın, gence musallat olmuştur. Genç bekardır ve kadın, onu yoldan çıkarabilmek için şeytanın bütün oyunlarını kullanmaktadır. Ancak her defasında genç ondan gelen tekliflere karşı mukavemet eder, dayanır ve günaha girmekten kurtulur. Ne var ki her insanın bir zayıf anı olur. İşte o gün de o gencin zayıf anıdır. Kadın bütün aşüfteliğiyle ona işaret edince genç dayanamaz ve o eve doğru bir-iki adım atar. Birden dudaklarında, gayr-i ihtiyari bir ayetin temessülünü hisseder. Yani genç gayr-i ihtiyari olarak bu ayeti devamlı ve ısrarla okumaya başlar. Önce farkına varmadan diline dolanan bu ayet, farkına vardığı anda işini bitirmeye yetmiştir. O semavi saika gibi gelen ayet şudur “Onlar ki takva dairesi içinde yaşarlar, kendilerine şeytandan bir tayf, bir vesevese geldiği zaman hemen Allah’ı hatırlar ve gözlerini hakka açarlar.”[42] Genç sanki kendisine bu ayetler yeniden nazil oluyor gibi bir ruh haleti içine girer Niyet ettiği işten dolayı Rabbinden çok utanır, haya eder… Rabbinin ona olan bunca ihsanını unutup bir an dahi olsa günaha meylinden dolayı ürperir ve hele sürçme anında bile Rabbinin onu nefsiyle baş başa bırakmayıp diline saldığı ayetle onu kendisine çevirmesi, bu ışık insanı öylesine heyecanlandırır ki, kalb balansı bu heyecana dayanamaz; O’nu anar ve ötelere yürür. Hz. Ömer gencin serancamesini öğrenince hemen onun kabrine koşar. Kabre doğru eğilir ve sesi çıktığınca bağırır “Ey genç! Rabbinden korkanlar için iki cennet vardır” der. Tam bu esnada Ömer sesine denk gür bir ses daha duyulur ve adeta makber lerzeye gelir. Bu ses, o gence aittir ve şöyle demektedir “Ey Müminlerin Emiri! Allah bana senin dediğinin iki katını lütfetti.”[43] Bu ses ister bu gence ait olsun isterse onun yerine bir melek konuşmuş bulunsun veya bunların hiçbiri olmasın da, sema lerzeye gelip bu sözleri söylesin, fark etmez. Genç, Allah’tan korkmasının mükafatını iki kat olarak görmüştür. SELMAN ORAL KİTAPÇIK OLARAK ÇIKARTMAK VE BEDAVA DAĞITMAK İÇİN ZİNA WORD DOSYASINI İNDİRMEK İÇİN TIKALYIN DİPNOTLAR [1] Enam 151 [2] Nur 31, 32 [3] M. Zevaid 6/269 [4] 6/258, M. S. Müslîm Hn. 1094 [5] İ. Kesir, Furkan 68 3/326 [6] M. Mesabih Hn. 5109 [7] Nur Suresi 2 [8] R. Nasıhin [9] Haraiti [10] Buhârî, Tefsir Sure 252 [11] Buhârî, K. Nikâh B. 107 6/156 [12] [13] Kurtûbî 12/167 [14] Bezzar [15] Bezzar [16] Beyhaki [17] Beyhaki [18] Beyhaki [19] Hakim [20] İ. Neccar [21] Taberani [22] Ebu Davud c. 2, s. 246 [23] Hakim [24] M. Enhür [25] Isfahanı [26] Taberani [27] Nur, 30 [28] Nur, 31 [29] İmam Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi [30] Haytüs Sahabe, Kadınların biatı bölümü [31] Beyhaki [32] Müttefekun Ale [33] İbni Hıbban [34] Hakim [35] İhya-u Ulumuddin, Şehvet Bahsi [36] Zariyat 56 [37] Müslim, Tevbe, 9, 2748 [38] İbn Mace,Zühd,30 [39] İhya-u Ulumuddin, Tevbe Bahsi [40] İhya-u Ulumuddin, Şehvet Bahsi [41] Ahmet b. Hambel, Müsned, V. 257 [42] Araf, 20 [43] İhya-u Ulumuddin, Şehvet Bahsi Zina, evlilik bağı olmaksızın ergen bir erkeğin ergen bir kadınla isteyerek yaptıkları cinsel birleşmeye denir. Zina yapan kimseye “zani” denilir. Zina dinimizin yasakladığı en büyük günahlardan birisidir. Allah-u Teala İsra suresi 32. ayet-i kerimede “Zinaya yaklaşmayınız! Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur” buyurarak zinayı haram kılmış ve müminlerin bu günahtan uzak durmalarını emretmiştir. Zinaya bulaşmak nasıl haramsa ve kişinin ahiretinin helakına sebep oluyorsa, zinadan uzak durmakta bir o kadar sevaptır ve kişinin ahirette kurtuluşuna vesile olmaktadır. Yine bir diğer Ayet-i Kerimede “Fuhşun açığına da, gizlisine de yaklaşmayın!”[1] diye emredilmiştir. Gene başka bir ayette de şöyle emredilmektedir “Müminlere söyle, harama bakmasınlar ve avret yerlerini haramdan korusunlar!” 3-Zinanın Çeşitleri Nelerdir? Zina, en büyük günah olmasına karşılık yine de kendi içinde manevi ağırlığına göre beş kısma ayrılır a-Mahremlerle Yapılan Zina Kendisiyle ebediyen evlenemeyecek olan ana, kız kardeş, kayınvalide ve süt anne veya süt teyze gibi mahremlerle yapılan zina, sorumluluğu en ağır olanı yani günahın en büyüğüdür. Hz. MuhammedSAV bir hadisi şerifte şöyle buyurmaktadır “Mahremiyle zina eden kişi cennete giremez.” b-Savaşa Çıkan Mücahitlerin Kadınlarıyla Yapılan Zina Bu zina türü de ikinci derecede ağırlığa sahiptir Hz. Muhammed SAV bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır “Aman savaşan müminlerin eşlerinden uzak durun. Zira savaşan müminlerin eşleri, savaşa çıkmayıp geride kalmış bulunan mümin erkeklere anneleri gibi Haram dır.” c-Komşu İle Yapılan Zina Üçüncü derecelikli ağırlığı bulunan zina türü de komşularıyla yapılan zinadır. Hz. Mikdad İbn-ü Esved anlatıyor. Allah’ ın ResulüSAV’nün sahabeleri söylüyor “Zina, Allah ın ve peygamberinin haram kıldığı ve kıyamet gününe kadar da haram olarak kalacak olan bir günah fiilidir. Kişinin komşusunun veya ortağının hanımı ile zina etmesi, onun için on kadınla zina etmesinden daha büyük bir günahtır.” d-Evlilerin ve Yaşlıların Yaptıkları Zina Dördüncü derecelikli ağırlığı bulunan zina çeşitidir. Hz. Muhammed SAV bir hadislerinde; “Üç sınıf insan vardır ki Allah kıyamet günün de onları zatına muhatap tutup konuşmaz. Onlara rahmet nazarıyla bakmaz. Onları günahlarından arındırmaz. Onlar için elem verici bir azap da vardır. Bunlar kibirli fakirler, sık sık yalan söyleyen idareciler, evli – yaşlı zinacılardır.” e-Bekarların Yaptığı Zina Bekarların bekarlarla yaptığı zina türüdür. Allah-u Teala “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz değnek vurun. Eğer Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsanız bunları Allah’ın dinini uygulama hususunda acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir topluluk da, onların cezasına şahit olsun” diye emrederek, bu zina türünün de Allah katında ne kadar ağır bir suç olduğu vurgulanmıştır. Bir hadis-i şerifte ise Allah’ın RasülüSAV “Allah indinde zinadan büyük günah yoktur” buyurmuş, bir başka Hadiste de “Zinaya devam eden, putperest gibidir” buyurarak, insanların bu aşağılık suçtan kendilerini korumalarını istemiştir. Çünkü Allah-u Teala Furkan suresi 68. ayet-i kerimede şöyle buyurmaktadır “Onlar Allah ile birlikte başka ilaha dua etmezler. Haksız yere, Allah’ın haram kıldığı kimseyi öldürmezler ve zina da etmezler. Kim bunları yaparsa cezaya çarpar. Ona kıyamet gününde kat kat azap verilir ve o azabın içinde alçaltılmış şekilde ebedi bırakılırlar.” Ayet-i kerimeye dikkat edin! Allah-u Teala zina eden kimseleri, kendisine şirk koşan ve suçsuz yere insanları katleden zalim kimselerle bir zikretmiştir. Allah, müminlerin bu sıfatlara sahip olamayacağını belirtmiş ve bu sıfatlara sahip olanları, ahirette ağır bir azabın beklediğini bildirmiştir. 4-Zinanın Uhrevi Zararları Allah-u Teala insanoğlunu yeryüzüne imtihan amacıyla göndermiştir. Bu imtihanı kazanabilmenin yegane yolu ise Allah’a kulluk vazifemizi yerine getirmektir. Kulluk vazifesinin tam olarak yerine getirilmesi ise; O’nun haram kıldığı yollardan sakınıp, helal kılmış olduğu yollara yönelmekle olur ve Allah’ın rızası da bu noktada kazanılmış olunur. Eğer kul haram yollara yönelecek olursa ahirette hüsrana uğrayanlardan olur. İşte zina günahı da, kişinin ahiretinin helakına neden olan günahların başındadır. İnsanoğlu cinsel ihtiyaçlarının giderilmesini arzu etmektedir ve zaten bu ihtiyacı insanoğluna veren de Allah’tır. Dolayısıyla insanların böyle bir ihtiyacının giderilmesini arzu etmektedir. Ve bu nedenle de kullarını evlenmeye sevk etmiştir. Hristiyanlarda olduğu gibi kişinin ahiretini kazanması için bu ihtiyaçtan uzak durması lazımdır gibi bir anlayış İslamiyette yoktur. Tam aksine bunun bir ihtiyaç olduğu bildirilmekte ve bu ihtiyacın giderilmesi istenmektedir. Fakat bu ihtiyacın gayrı meşru yollarla değil, meşru olan yollarla yani nikahlı olan kimseyle giderilmesi emredilmektedir. Arada nikah olmaksızın bir ihtiyaç giderme yoluna gidilecek olursa imtihan kaybedilmiş ve Allah’ın rızasından uzaklaşılmış olunur. Hz. Abdullah bir gün Peygamber EfendimizSAV’e “Allah katında en büyük günah nedir Ya Rasulallah?” diye soruyor. EfendimizSAV de “Allah’a ortak koşmaktır. Daha sonra rızkına ortak olur korkusuyla çocuğunu öldürmendir. Daha sonra ise komşunun karısıyla zina etmendir.” diye buyurmuşlardır. Allah RasülüSAV’in zinayı en büyük günahlardan üçüncü sıraya koyması, zinanın ne kadar tehlikeli bir günah olduğunu bizlere göstermeye kafidir. Gene başka bir hadislerinde Efendimiz SAV şöyle buyurmaktadır “Eğer zinanın uğratacağı azapla ilgili olarak benim bildiğimi sizler de bilseydiniz pek az güler, çok çok ağlardınız.” Başka bir hadiste ise “Rüyamda, heladaki necaset gibi pis kokan kimseler gördüm. Sonradan bunların zina edenler olduğunu öğrendim.” Bir başka hadiste ise PeygamberimizSAV “Ey insanlar! Zinadan sakının. Çünkü zinanın üçü dünyada ve üçü de ahirette görülecek altı sonucu vardır. Yüzün güzelliğini ve nurunu gidermesi, fakirliği doğurması ve ömrü kısaltması dünyada görülecek sonuçlarıdır. Ahiretteki sonuçları ise; Allah’ın öfkesine düçar olmak, ahiretteki sorgu sualinin çetin olması, helal görülmesi halinde daimi cehennem azabına uğratmasıdır.” Taberani’nin rivayet etmiş olduğu başka bir Hadiste ise “Zina edenin yüzü Cehennemde ateşle yanar.” buyrulmaktadır. Diğer bir Hadiste ise “Yedi kat gök ve yer, zina eden ihtiyarlara devamlı lanet eder” buyrulmuş, yine başka bir Hadiste de “Zina edenlerin avretlerinin kokusu, bütün Cehennem halkına eza verir” buyrularak kişinin ahirette uğrayacağı hüsranlardan bahsedilmiştir. 5-Zinanın Toplumsal ve Biyolojik Zararları Zinanın uhrevi zararlarının yanı sıra dünyevi diye tabir edebileceğimiz toplumsal ve biyolojik zararları da mevcuttur. Bunların birçoğunu PeygamberimizSAV bizlere bildirmiş ve modern tıp da bu zararları onaylarcasına zinanın tehlikelerinden bahsetmiştir. Öncelikle bu zararlarla alakalı PeygamberimizSAV’in hadislerinden birkaç tanesini verdikten sonra modern tıbbın bu konudaki uyarılarından bahsedelim. Toplam 11 , bugün 1 Zina işleyen cennete girebilir mi? Ehl-i Sünnet’e göre büyük günah işleyen kişi günahkar Mümindir, ona dünyada bir Mümin gibi davranılır; yani örneğin cenaze namazı kılınır, Müslüman mezarlığına gömülür. Ahirette de bir Mümin’dir; günahının cezasını çeker veya Allah dilerse bu günahı affeder, ama sonunda iman etmiş olduğu için cennete girer. Ne yapan cennete giremez? “Nemmam/kattat, koğuculuk yapan cennete giremez.” Buhari, Edeb, 50; Müslim, İman, 169, 170 manasındaki hadisi şöyle anlayabiliriz a Bu hadiste bir terhib/şiddetli uyarı üslubu kullanılmıştır. Çünkü, “Allah tövbe etmedikleri takdirde şirk suçunu affetmez. Allah Kimleri cennete alacak? Bakara Süresini açan Garih, 62. ayeti okumaya başladı “Şüphesiz iman edenlerle, Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sâbiîlerden Allaha ve ahiret gününe inanıp da sâlih amel işleyenler var ya, artık onların mükâfatı Rableri katındadır. Cehennem ehli cennete girecek mi? İmanla ölen ancak büyük günahları sebebiyle cehenne- me atılan müminler, cezalarını çektikten sonra cehennemden çıkartılıp cennete girerler. Ne yaparsa yapsın cennete giremeyecek 3 kişi? Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu “Üç kimse cennete giremez ve Allah kıyamet günü onlara nazar etmez; Ana babasına isyan eden kimse, erkeklere benzeyen kadın ve karısına kötülük yapılmasına razı olan kimse. Allah ne affetmez? Allaha ortak koşmak, adam öldürmek, zina iftirasında bulunmak, zina etmek, İslâmî cihaddan kaçmak, sihir yapmak, yetimin malını yemek, ana-babaya karşı gelmek, Mekke’nin hareminde günâh işlemek, faiz yemek, hırsızlık yapmak, içki içmek, kumar oynamak. Deyyuz cennete girecek mi? Bu İslami açıdan doğru değildir. Peygamber Efendimiz sav, Hadis-i Şerif’inde deyyus cennete giremez’, diyor. Hangi Müslümanlar Cehenneme girer? İslam inancına göre, kâfirler inanç esaslarından bir veya daha fazlasına inkar eden, müşrikler İslam inancına göre Allah’ın birliğine karşı çıkanlar ve münafıklar İman ediyor gibi görünüp İslam inancına inanmayanlar ölümden sonra, “derece derece olan cehennemde” sonsuza dek kalacak ve azap göreceklerdir. Cennete gidince ne olacak? Cennette temiz su kaynakları, bozulmayan süt ve bal ırmakları vardır. Bunların yanı sıra cennete kalanlar, cennet içeceği de içerler. Bu içecek kişiye zevk verir ancak baş ağrısı yapmaz ve sarhoşluk da vermez. Bunların yanı sıra cennet çeşitli meyveler ve ağaçlar da donatılmıştır. Cehennemde ebedi kalacaklar kimlerdir? İslam inancına göre, kâfirler inanç esaslarından bir veya daha fazlasına inkar eden, müşrikler İslam inancına göre Allah’ın birliğine karşı çıkanlar ve münafıklar İman ediyor gibi görünüp İslam inancına inanmayanlar ölümden sonra, “derece derece olan cehennemde” sonsuza dek kalacak ve azap göreceklerdir. Kul hakkı olan kimse cennete giremez mi? Üzerinde kul hakkı bulunanların ibadetleri kabul olmaz, Cennete giremez. Kâfirin hakkı için de, onunla helalleşmek gerekir. Cennetlik insanlar kimlerdir? Kur’an ve Sünnet’te ifade buyrulduğuna göre, peygamberlerin davetine uyup iman eden ve amel-i sâlih işleyen kimseler Cennet’e gireceklerdir. Bu kimseler Cennetliktir. Allah hangi kullarını affetmez? Tövbe ettikten sonra Allah dilerse affeder, dilerse affetmez. Bunun için tövbemizin kabul şartlarına uygun olması gerekir. Şartlarına uygun olarak yapılan tövbeyi Allah affedeceğini bildiriyor. Tövbe edilmemiş olan günahlara gelince; bunlardan şirk asla affedilmeyecektir. 7 büyük günah nedir? Allah’ın kesinlikle sevmediği ve çirkin olarak saydığı büyük günahlar bulunmaktadır. Şirk Koşmak. Şirk koşmak Allah’ın en sevmediği en büyük günahlardandır. … Zina Yapmak. … İçki İçmek. … Faiz. … Büyü Yapmak. … Yalancı Şahitlik Yapmak. … Adam Öldürmek İntihar Etmek. 9 May 2020 Deyyuslar kimlerdir? Deyyus eskiden çok daha yaygın kullanılan ve günümüzde anlamı tam olarak bilinmeyen sözcükler arasında yer almaktadır. TDK açısından bakıldığında ise bu kelime, Kendisine yakın olan bir kadının ya da karısının iffetsizliğine ses çıkarmayan kişi’ şeklinde karşılık buluyor. Kur'ân ve Sünnet ile Cennet'e girecekleri ve onları Cennet'e götürücü amelleri ana hatlarıyla açıkladık. Cennet'e götürücü salih amellerin namaz, zekât ve adâlet gibi ilâhi emirleri yapmak; zulüm, faiz ve zina gibi haramlardan kaçınmak olduğunu beyan ettik. İslâm'a inandığı halde örneğin onun emirlerinin büyük bir kısmını yapmayan, haram kıldıklarının bir çoğunu işleyen insanların durumu ne olacaktır? Onlar, Cehennem'e girmeksizin doğrudan Cennet'e girebilecekler midir? Mesela Ben müslümanım dediği ve İslâm'la iftihar ettiğini söylediği halde kişisel çıkar amaçlı siyaset ve yöneticilik yapanlar, hakları çiğneyenler, ekonomik faaliyetlerini faiz ve yanıltıcı reklamlar üzerine kuranlar, kişilerin ve toplumun mallarını tekellerine akıtanlar, eşcinsel ilişkileri sürdürenler ve zina yapanlar, fizik güzellikleri, sosyal konumları ve malları ile büyüklük duygusuna kapılıp üstünlük krizine tutulanlar, Allah'a bağlayan ana rabıta olan namazı kılmayanlar, İslâmî ölçülere aykırı giyinmeyi hayat tarzı edinenler ve benzerlerini yapanların durumu ne olacaktır? Kur'ân ve Sünnet, Cennet'e doğrudan ancak imanlı ve salih amellilerin veya tövbe gibi salih bir amelle günahlarından arınarak kendilerini İslâmî çizgiye getirenlerin gireceğini bildirmektedir. PEYGAMBERİMİZİN DİLİNDE DOĞRUDAN CENNET'E GİREMEYECEKLER Sevgili Peygamberimiz, Kur'ân çizgisinde imanlı oldukları halde yaşantıları İslâm dışı olan tövbesiz kişilerin doğrudan Cennet' giremeyeceklerini açıklamaktadır. Örneğin o, şöyle buyurur "Allah bir kişiyi yönetici olarak bir toplumun başına geçirir, o da onlara karşı yürekten bağlılık göstermez, onlar için çalışmazsa onlarla birlikte Cennet'e giremez." "Kalbinde zerre miktarı kibir olan kişi doğrudan Cennet'e gidemez. Kibir Hakkı ret etmek ve insanları küçük görmektir. " "Komşuları/ortakları/iş arkadaşları kötülük yapmayacağı/zarar vermeyeceği konusunda kendisine güven duymadığı kişi Cennet'e giremez." "Eşini, kızını, kız kardeşini vs. erkeklerden kıskanmayan/ ailesinin pisliğini; yabancı erkeklerle düşüp kalkmasını kabullenen kişi Cennet'e giremez." "Ana-baba ve akrabasıyla ilişkileri koparanlar Cennet'e giremez." "Cimri zengin, kaba ve merhametsiz kişi Cennet'e giremez" Peygamberimiz Hz. Muhammed bu mesajları ile sürekli olarak işlenecek bu gibi zarar verici günah işlerin, doğrudan Cennet'e girmeyi engelleyebileceğine dikkatlerimizi çekmektedir. Ku'rân'ın açıklamalarına göre doğrudan Cennet'e giremeyecekler Cehennem'e de düşebilir Sunulan hadisler, günahların doğrudan Cennet'e girmeyi engelleyeceğini açıklarken Kur'ân da insan öldürme, zina ve faiz gibi bazı günahların Cehennem'e düşürebileceğine işaret etmektedir. Şimdi bu âyetlerden bazılarını görelim. "Ölçüde ve tartıda hîle yapanların vay haline! Onlar insanlardan bir şey ölçüp alırlarken, tam olarak alırlar. Ancak, kendileri onlara bir şey ölçerler veya tartarlarken eksik verirler. Onlar büyük bir gün için, insanların, Âlemlerin Rabbinin huzurunda durup sorgulanacakları gün için diriltileceklerini bilmiyorlar mı? " Mütaffifîn1-6 "İnsanların haklarını gasb edip hürriyetlerini çiğneyen zalimlere sakın meyledip arka çıkmayın. Meyledip arka çıkarsanız Cehennem ateşi size dokunur. O zaman Allah'ın dışında yardımcı dostlar bulamaz, yardım da görmezsiniz." Hûd 113 "Ey İman edenler! Birbirinizin mallarını Faiz, rüşvet ve emeği sömürü gibi haram kılınan yolları kullanarak haksız yere yemeyin. Karşılıklı rızaya dayanan ve helâl kılınan ticaret yoluyla yiyebilirsiniz. Birbirinizin canına da kıymayın. Allah size karşı gerçekten merhametlidir. Kim düşmanca davranarak ve sınırları aşarak bunu yaparsa ileride onu ateşe atacağız. Allah'a göre bunu yapmak pek kolaydır." Nisa 29-30Görüldüğü gibi Kur'ân, meâllerini sunduğumuz âyetleriyle mümin kişilerin, işledikleri fakat tövbe etmedikleri suçları/günahları sebebiyle, geçici de olsa Cehennem'e girebileceklerini açıklamaktadır. Sevgili Okurlar Peygamberimizin ve Rabbimizin dilinden örneklendirdiğimiz büyük ve orta ölçekli günahlar insanı bütünüyle kuşatır, kalbi tümüyle karartırsa Cehennem'e de düşürebilir. Ancak ne derece çok günah işlenirse işlensin ve ne derece büyük günahkâr olunursa olunsun, günahlarımızı eritebilecek ve kalbi aklatabilecek ve böylece Cehennem'e girişi engelleyecek imkânlarımız vardır. Asla ümitsizliğe kapılmayalım, çünkü bizi seven ve affetmek isteyen merhameti sınırsız Rabbimiz vardır. Başta tövbe etmek olmak üzere Rabbimizin sunduğu bu imkânları kullanarak hayatımıza beyaz bir sayfa açarak Cennet yolculuğumuzu yeniden başlatabiliriz SORULARINIZ VE CEVAPLARI Çin'de üretilen bir mal, ünlü bir markanın ürünü imiş gibi satılabilir mi? Çin'de üretilen bir malı Avrupa'da veya Türkiye'de üretilmiş gibi satmak helâl midir? Çinde veya bir başka ülkede üretilmiş kalitesiz bir malı ünlü bir markanın ürünü imiş gibi pazarlayarak satmak halkı aldatmaktır. Marka sahiplerinin haklarına tecavüzdür. Bunun gibi, Çinde/Korede üretilmiş bir malı Avrupa'da veya Türkiye'de üretilmiş bir mal gibi reklam ederek satmak da insanları aldatmaktır. Dolayısıyla caiz /helâl değildir. Allah Kurân-ı Kerîm'de bize "doğru sözlü olmayı ve işlerinde doğru olanlarla birlikte bulunmayı" emretmiştir. Ahzap 10-71,Tevbe 119 Mal alırken gösterdikleri duyarlılıkları satarken göstermeyen kişileri de sarsıcı/ürpertici bir dille yermiştir. Mütaffifî 1-6 Peygamberimiz de "Bizi aldatanlar Bizim çizgimiz üzerine değildir." buyurmuşlardır.Tirmizî Büyû' 74 -Allah şanını artırsın- O, ticaret adamlarına yönelik bir söyleminde ekonomik faaliyetlerin dosdoğru yapılması gereğini de şöylece açıklamışlardır "Ticaret adamları Kıyamet Günü aşağılık günahkârlar olarak diriltileceklerdir. Onlardan Peygamberler ve diğer yüce şahsiyetlerle birlikte mutlu olacaklar ancak günahlardan korunanlar, yeminlerinin gereğini yaparak iyiliklerini artıranlar ve doğruluk çizgisini sürdürenlerdir." İbn Mâce, Ticârât 3; Ebu Davud, Büyû', 1 Kişiler ve kurumların kendi öz markalarını kullanarak üretim sorumluluğunu üstlenecekleri malları, her hangi bir bölge veya ülkede üretmeleri hiç şüphesiz caizdir/ helâl dir. Eşlerin cinsel davranış biçimlerini, sevişme tekniklerini, uyguladıkları fantezileri veya ilişkilerini yazılı, görüntülü veya sözlü olarak arkadaşlarına veya yayınlatmak amacıyla medya mensuplarına açıklamaları helâl/caiz midir? Değildir. Anlatımların ahlâkî yönden en az zararlısının yakın çevreye ve sözlü aktarım olabileceği gerçeğini hatırlatarak sorumuzun cevabını Peygamberimizi bir hadisleri ile verelim. Kadın sahâbilerden Yezîd kızı Esma,bizzat şahit olduğu olayı şöyle anlatıyor Bir cemaat namaz sonrasıydı. Çevresinde erkekler ve kadınlar ayrı ayrı oturuyorlarken Peygamberimiz soruyu içeren bir üslûpla şöyle buyurdu - Galiba içinizde karısı ile yaptıklarını açıklayan erkeklerle, kocası ile yaptıklarını anlatan kadınlar var? Topluluktan bir cevap çıkmayınca şöyle dedim - Evet, var Ya Resûlallah! Allah'a yemin ederim ki erkekler de bu şekilde konuşuyorlar. Kadınlar da böyle laflar ediyorlar. Benim bu açıklamam üzerine Allah'ın Resûlü Peygamberimiz şöyle buyurdu - Cinsel hayatınızı açığa vururcasına konuşmayınız. Bu şekilde konuşan erkek ve kadın, erkeği dişisine rastlayan ve insanlar kendilerine bakıp dururken, erkeği dişisinin işini bitiren erkek ve dişi şeytan gibidir. 4/294,Ebû Davud Nikâh 49 BİR AYET Allah, size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hu¨kmettiğiniz zaman adaletle hu¨kmetmenizi emrediyor. Doğrusu Allah, bununla size ne gu¨zel öğu¨t veriyor! Şu¨phesiz ki Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. NİSA 58 BİR HADİS-İ ŞERİF Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, komşusuna eziyet etmesin. Allah'a ve ahiret gününe imân eden misafirine ikramda bulunsun. Allah'a ve ahiret gününe imân eden kimse, ya hayır söylesin veya sussun.

zina yapan cennete giremez mi